Korkularımla nasıl yüzleştim

 

Selam arkadaşlar!

Sizinle bu son üç senedeki olan bazı korkularımla ilk senemde nasıl yüzleştiğimden bahsedeceğim.

Üniversitedeyken, hele ilk senenizde, alışkın olduğunuz bir ortamda olmadığınız için bir sürü korkunuz ve tedirgin olduğunuz konular olabilir.

  1. Arkadaş edinme

İlk arkadaş edinmeden başlayalım. Unutmamanız gereken çok önemli bir nokta, ilk senesi olan herkes yurda taşınır taşınmaz arkadaş edinmek istiyor. Benim ilk senemde – Freshers Fair döneminde – Sosyoloji bölümü bir yeni gelen öğrencilerin tanışması için bir kokteyl düzenlemişti. İlk senemde içime daha çok kapalı bir insan olduğum için tanımadığım insanlarla sosyal durumlarda bulunmaktan korkup çekiniyordum. Fakat, herkes çok samimiydi ve aniden 10 kişilik bir masaya oturup herkes ile kaynaşmaya başlamıştım. Okulun düzenlediği böyle etkinliklere kesinlikle gidin! Orada tanıştığım insanlarla yıllar içinde daha da samimi olmaya başladım.

Gerçekçi olmam gerekirse, yurt arkadaşlarınızla her zaman iyi geçinemezsiniz ve herkesi de sevemezsiniz. Fakat bu arkadaş edinmeye çalışmamanız gerektiği anlamına gelmiyor. Tam aksine, hayat dersi olarak bakarsanız, bazı insanlarla geçinemezseniz bile bunu tecrübe olarak görüp kendinizi geliştirebilirsiniz. Yakınlaşmak için benim yurt arkadaşım hepimizin kapısını çalıp mutfakta buluşmamızı önermişti. Böylece herkesle kaynaşmaya başlamıştım ve kendime olan özgüvenim daha da artmaya başlamıştı.

  1. Dil ve Kültür şoku

Ailemden dolayı ben İngilizce dilini ana dilim gibi öğrendim. Kuzey Kıbrıs’ta İngiliz okulunda okuduğum için de dil konusunda pek korkum veya çekingenliğim olmamıştı. Fakat buna rağmen, ilk sene İngiliz arkadaşlarım anlamadığım argo kelimeler kullanırlardı. Kendimi zaman zaman dışlanmış hissederdim. Bunun bir başka nedeni ise, İngiliz arkadaşlarımın çoğu 16 yaşında çalışıp kendi paralarını kazanıyorlardı ve aileleri onlara çoğu zaman maddi konularda desteklemiyordu. Sonradan fark ettim ki İngiltere’de yaşayan çoğu öğrencinin hayat tarzı böyle ve aileler de bunu teşvik ediyor. Buradaki hayat tarzı farklı olmasının bir başka sebebi de düzen. Herkes daha iş odaklı olduğu için o düzene alışmak biraz zaman alıyor. Gece hayatına gelirsek, gece kulübü, bar ve konser gibi etkinlikler vardır. Bunlar benim kültürümde olan şeyler olsa da ben Kıbrıs’ta geceleri dışarıya çıkmak isteyip bar veya gece kulübüne gitmek istemiyorsam, kafeye gidiyorum. Ne yazık ki Guildford’da kafeler en geç akşam 7 de kapanıyor. Yazdığım bu durumlar kültür şokunun getirdiği korkular olmasa da bir endişe olabiliyor. Bunun üstesinden hem İngiltere’de olan düzene alışmakla, yurtta arkadaşlarla toplanıp kendi kahvemizi içerek ve size daha önce bahsettiğim ‘Front Room’a giderek üstesinden geliyorum.

Bu tarz korkular ve endişeler hep zaman ile geçiyor. Tabii düzen farklılığına açık olmanız gerekiyor. Bu düzene alışınca gün içi planlarınızı daha düzgün şekilde yaparak verimli çalışabiliyorsunuz.

Umarım bugünkü bloğum size yararlı olacaktır.

Takipte kalınız!